Öğrenci koçluğu nedir, ne işe yarar. Eğitimci Özüm Bölükbaş’a sorduk. İşte tüm ayrıntılarıyla öğrenci koçluğu…
Aslında şüphesiz, öğrenciyi motive etmeye, başarısını fişeklemeye yönelik çalışmalar, özünde koçluk barındırır ama, bu süreç içerisinde öğrenciyi motive eden şeylerin ileriye dönük yarar ve zararları tartışılır.
Hatta şu anda eğitimci alt yapısı olmayan, eğitim kurumlarının ortamlarını solumayan ve çocukluk – ergenlik dönemi psikolojik özelliklerini bilmeyen, öğrencilik dönemi ile ilgili fikir geliştiremeyen sözde(!) koçların yararı en çok tartışılması gereken konudur. Bu anlamda asıl eğitim koçluk hizmeti için koçun ciddi bir alt yapısı ve bilgi birikimi olması gerekmektedir.
Çalıştığımız gruptaki birey, yaşı gereği ve aslında haklı olarak ileriyi göremez, birkaç yıl sonra onu bekleyenlerden habersizdir ve anın tadını çıkarmak ister.
Hedef belirlemede ya çok uzun süreler sonrasına sadece hayaller ekler ya da çok dip noktalarda görüp kendini, karamsarlık taşır. Bu açmazlardan biridir. Bu noktada ihtiyaç duymak kaçınılmazdır.
Açmazlardan diğeri de şöyle ki, bilindik şu tablo her gün tekrarlanır… Öğrenci her gün okuldan eve gelirken, hatta sabah evden çıkarken muhteşem kararlar alır, çalışmak için programlar yapar, listeler hazırlar, o gün çalışacağı konuları belirler, yapması gerekenleri sıralar ve eve adımını atar. Önce yemek yer, biraz dinleneyim der, sonra biraz dinlenir biraz da bilgisayarı açayım der, biraz bilgisayarı açar sonra birkaç arkadaşımı arayayım ve mesaj atayım der… der… der… Bu süreç böyle uzar gider. Sonra bir bakar akşam diziler başlamış, izleyeyim de oturayım çalışmaya der ve işte orada artık gün biter, uyku vakti gelir. Bu akıp giden zamanda öğrenilmesi gerekenler yığılır, sınav dönemine doğru panik başlar, telaş artar.
Birçok öğrencim bu tablodan onlara bahsettiğimde acı bir gülümseme taşır yüzünde, bense haklı olmamın omzumdaki yükünü.
İşte bu noktada koçluk devreye girer, birey kendini ayakta tutacak, adeta hesap verecek birine gereksinim duyar. Öğrencilerimin genellikle benzer bir ifadesi vardır ki, “kendim de biliyorum ama, siz olunca yapıyorum hocam”. Anne babadan hemen tepki gelir: “Kendi biliyorsa yapsın o zaman!” Annelere bunu şöyle söylüyorum, “siz de besinlerden hangisi zararlı hangisi yararlı biliyorsunuz, ama her pazartesi rejime başlıyorsunuz”, “biliyorsunuz ama, kontrol edemiyorsunuz”.
Sakın bundan, koç “yap” der, öğrenci “yapar” şeklinde bir şey algılamasın. Gerçek koç bu durumun fakında olarak ve bu farkındalık ile ne yapması gerektiğini öğrenciye fark ettirir.
Bazı öğrencilerimde de genel kanı şu ki, “benim böyle olduğumu yeni fark ettim”. “Kendimi tanıyamıyorum”. “Kendime söz geçiremiyorum”. Benzer bir açmaz da burada var, gördüğünüz gibi ya da “çalışıyorum ama sınavda yapamıyorum”, “öğrendiklerimin hepsini unutuyorum”, gibi.
İşte koçluk hizmeti de bu noktalarda ihtiyaç duyulmaktadır. Farkındalık süreci böyle başlar ve süreç ilerler.
Temel problem, “öğrenmeyi öğrenmek”. Bu iki sorun içerisinde de öğrenci kendini disipline etmekte zorlanmakta ve çalışmaya nereden başlayacağı konusunda bocalamakta. Örneğin; lisede matematik konusunda zorluk yaşayan bir birey, aslında ilköğretim matematik konusunda inanılmaz eksikler taşımaktadır. Bunun farkındalığı ile eksikleri tamamlamak gerekir.
Bununla birlikte doğru çalışma ortamı oluşturmak, derse uygun çalışma yöntemi geliştirmek, bilgiyi bellekte tutmak gibi sıkıntılar da yaşamaktadır ve bunlarında üstesinden gelmesi gerekmektedir.
Çalışmalar içerisinde öğrenci bu farkındalıkla çalışma sistemi oluşturmaya başlar, kendi yönlerinin farkına vararak uygun yöntemleri geliştirir ve ders çalışmak onun için eziyet olmaktan çıkar ve başarı kaynağı haline dönüşür.
Başlangıç noktasında, hedef belirlemedikçe de sınav hazırlıklarında sıkıntılar yaşarız. Önünde ya okul için yazılı bir sınav, ya da “at yarışına dönen” kendi gözünde büyüttüğü “büyük” sınavlar vardır. Bu sınavlara, “büyük sınavlar” denilerek bir kere gözü korkutulur öğrencinin. “Binlerce insanın girdiği sınav”, “öğrencilerin ter döktüğü sınav oturumları”, “bu dershaneden şu kadar öğrenci sınavı kazandı” baskıları. Aslında onun dışında etrafına örülen o kadar korku unsuru ve belirsizlik var ki… Veli de çoğu zaman farkına varmadan bu yarışın en önüne iteklemeye çalışır öğrenciyi.
Bu durumların çözümüne yönelik de ayrı çalışmalar yapılmaktadır. Öğrencinin ilgi ve yetenekleri dikkate alınarak hedef belirlenir, bu hedefe yaklaşmak için olası kısa sürede ve uzun sürede gerçekleşmesi gerekenler tespit edilir ve hepsinin gerçekçi olmasına dikkat edilir.
Sınav anında heyecanı orta seviyede tutmaya yönelik egzersizler yapılır, uygulamalar gerçekleştirilir. Bu dönem sözde (!) eğitimcilerden ve koçlardan en çok duyduğum “sınav heyecanını yok edeceğim” sözüdür. Bunu yapmayın! Eğer bir alanda heyecan tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılırsa orada verimden ve başarıdan en üst seviye de yararlanamazsınız. Orta düzey bir heyecan başarı için önemli bir unsurdur. Belki burada yok edilmesi istenen kaygıdır. Kaygının ise, fizyolojik ve psikolojik yanlarını tespit etmek ve uygun çözümler sunmak gerekmektedir. Bu da yapılan çalışmalar arasında yer alır.
10.Kısa bir biyografi.
1982 yılında Ankara’da öğretmen anne ve babanın yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Çocukluktan itibaren eğitmenler, okullar ve öğrencilerin içinde onların hayatına dair soru ve sorunların konuşulduğu ortamda yaşadım. Üniversiteyi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde okuyarak bitirdim. Yabancı dil eğitimimi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda, Yüksek Lisansımı Pedagoji Eğitimi alarak Gazi Üniversitesi Eğitim Enstitüsü’nde tamamladım. Yurtdışı üniversiteleri ve Milli Eğitim Bakanlığı onaylı pek çok Psikoloji, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ve Kişisel Gelişim alanlarında eğitime katıldım, katılmaktayım.
10 yıldır pek çok eğitim kurumunda aldığım eğitimler doğrultusunda öğretmenlik, eğitmenlik, rehberlik ve idarecilik yapmaktayım.
Evli ve iki çocuk annesiyim.